Büyümemiz 2,2, Kişi Başı Milli Gelirimiz 38 Dolar Arttı

Büyüme denilince daha çok kişi başı milli gelir akla gelir. 2012 yılında kişi başı milli gelir maalesef sadece 38 dolar artabildi. 10.466 dolardan 10.504 dolara yükselebildi. 2012’de % 2.2 büyüdük.

Büyümek için üretimin artması lazım. Ekonomi büyür ise, milli gelir dolayısıyla kişi başına düşen milli gelir artar.
Üretim ise talep olursa artar. Kimse satamayacağı mal ve hizmeti üretmeye soyunmaz. Dış talep (ihracat) ve iç talep olacak ki üretim artsın. Üretim artacak ki, gelir artışına dayalı iç talep artsın. 2012’de cari açığın küçültmesi için frene basınca iç talep daraldı.

– 2011’de halkın tüketimi yüzde 7.7 arttı. 2012’de yüzde 0.7 azaldı.
– Toplam yatırım harcamaları 2011’de yüzde 18 arttı. 2012’de yüzde 2.5 azaldı.
– Nüfus artarken halkın tüketim harcamaları 78.7 milyar TL’den 78.2 milyar TL’ye, yatırım harcamaları 29.8 milyar TL’den 29 milyar TL’ye geriledi.

2012 yılında ihracat artışı devam etti ama iç talep olmayınca üretim artamadı.
– Tarımda üretim artışı yüzde 6.2’den yüzde 3.5’a düştü.
– Sanayi 2011’de yüzde 10 büyümüştü. Büyüme 2012’de yüzde 1.9 oldu.
– İnşaatta büyüme yüzde 11.5’den yüzde 0.6’ya indi.
– Ticaret kesiminde bir yıl önce yüzde 11.2 olan büyüme 2012 yılında yüzde 0.1 olarak gerçekleşti.
– İşte bütün bunların sonunda büyüme beklenenin altında yüzde 2.2 oranında kaldı.
Bizim tasarruf oranımız düşük olduğu halde tüketime giden gelirimiz harcamaları karşılayamıyor. 2012 yılında iç tasarruf oranımız yüzde 14.4 oldu. Diğer bir ifadeyle 100.0 gelirimizin 85.6’sını tükettik. Bu yetmedi, yurtdışından gelen, başkalarının gönderdikleri tasarrufları da harcadık.
2012’de milli gelirimiz 100 iken, harcamalarımız 105.2 oldu. Açık anlatımıyla cari açığın finansmanı için gelen dövizi harcamasak, talep daha küçük kalacak, büyüme hızı daha fazla gerileyecekti.

İnşaat ve ticarette işler kötü
Büyümenin lokomotifi imalat sanayidir. İmalat sanayinin milli gelirin oluşumundaki payı yüzde 24.7’dir. Lokomotifin durumu iyi ise, milli gelirde payı yüzde 12.7 olan ticareti, yüzde 14.9 olan ulaştırma ve haberleşmeyi ve yüzde 12.0 olan mali aracı kurumları da peşinden sürükler.
İnşaatın milli gelirin oluşumundaki payı yüzde 5.7’dir. Bu nedenle 2012 yılında inşaatın büyümesinin yüzde 0.6’ya gerilemesi büyümede büyük ölçüde olumsuz etki yaratmamıştır.

İnşaatla büyümek imkânsız!
2012 yılında yatırımlara milli gelirin yüzde 24.7’si kadar harcama yapıldı. Daha çok üretmek için, katma değeri yüksek, ihracata dönük mal ve hizmet üretmek için yatırım yapılır ise, hem hızlı büyürüz, hem cari açığı kapatırız.
İnşaat yatırımı kötü değildir ama, yatırıma giden kaynakları yutuyor ise, ekonominin büyümesini engeller. 2012 yılında toplam yatırım harcamalarının yüzde 39.3’ünü inşaat harcamaları oluşturdu. Basit anlatımıyla toplam yatırım harcamalarının yüzde 40’a yakınının yapıldığı kesimin milli gelire katkısı 5.7 oldu.
Görülüyor ki, inşaat harcamalarıyla büyümek imkânsız. İnşaat harcamasının yatırımlardan giderek büyük pay alması, imalat sanayine yönelik, üretime yönelik yatırım harcamalarını azaltıyor.

Kötü haber mart ayında ihracat artışının yüzde 0.3’e düşmesi, 2013 yılı ilk 3 ayında ihracat artışının yüzde 3.3’de kalmasıdır. Dış talep de daralır ise 2013 de büyüme daha da azalır.
Çare, cari açığa dayalı ekonomi politikalarına dönüş değildir. Çare, ranta, inşaata dayalı ekonomiden üretime ağırlık veren ekonomiye geçiştir. İthal girdiye dayalı değil, katma değeri yüksek, rekabet şansı olan, ekonomik büyüklükteki üretimi desteklemektir.

Yorum bırakın